BİR GEZGİNİN KULAĞINDAN
FLAMENKO
Değerli okurlar, bu sayımızda sizlere, doğası kadar insanları da canlı ve sıcak olan Akdeniz’in sevilen ülkelerinden İspanya ve İspanyol ezgileri denince ilk akla gelen müzik türü olan Flamenko’dan bahsetmek istiyorum.
Flamenko İspanya’nın Endülüs bölgesinde yaşayan Arap ve Berberi Müslümanlar, Yahudiler ve çingenelerin (Gypsy) birlikte ortaya çıkardıkları bir müzik tarzıdır. Keza bu müzik ritmi ile yapılan vücut, el ve ayak figürleri neticesinde çıkan bir dans türünün de adıdır.
Başlarken Flamenko’nun bana son derece enteresan gelen tarihsel sürecini anlatmak isterim. Bu müzik tarzının ve özellikle adının nereden geldiği ile ilgili fikir ayrılıkları olsa da, bazı kaynaklardan ulaştığım kadarıyla önceleri Endülüs bölgesinde yerel halkın evlerinde icra edilen bu sanat, 1840’lardan sonra Sevilla kentinde Cafe Cante ismi ile açılan gece kulüplerinde icra edilmeye başlayınca müzik severlerin beğenisini toplayarak parlamaya başladı. 1936’da İspanya’ da çıkan iç savaş sebebiyle Flamenko sanatçıları kendi ülkelerini terk etmek zorunda kalıp dünyanın pek çok ülkesine dağıldılar. Bu sayede Flamenko’nun İspanya sınırlarını aşıp tüm dünya ülkelerinde tanınıp sevilmesine vesile oldular. 1960’lı yıllara gelindiğinde, tüm dünyada klasikleşmiş müziklerin tekrar popüler olma furyası (Caz, Blues…) ile beraber İspanya’nın Flamenko’su da bu furyadan nasibini aldı ve dünya klasikleri arasına girdi.
Bir halk kültürü olmanın çok ötesinde, karmaşık kültürel zenginlikten doğan Flamenko; Endülüs bölgesinde bulunan toplulukların üzerinde kurulmak istenen sosyal baskı neticesinde doğan bir isyan ve başkaldırının ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Yola çıktığı günden bu yana pek çok değişikliğe uğrasa da hali hazırda isyan, gurur ve meydan okumanın buram buram hissedildiği bir tarz olarak müzik severlerin beğenisini toplamaya devam ediyor. Örneğin Flamenko dansı önceleri dansçıların vücut hareketleri, yüz ifadeleri, ayak topukları ile yere sertçe vurup figürler yapması, eteklerini savurması, alkışla ritim tutması “Toque de Palmas” diye adlandırılan bir şarkı söyleme tekniği ile ilerliyordu. Sonrasında ise ilk başta ut ve bir süre sonra gitarın da müziğe eklenmesi ile birlikte şimdiki halini aldı.
Gitar demişken Flamenko müziğinin babası diye bilinen Paco de Lucia’ dan söz etmemek ayıp olur. Babasının açtığı Flamenko kulüplerinde 11 yaşlarında dönemin ünlü sanatçıları ile sahneye çıkmaya başlayan Paco de Lucia 1959 yıllarında festivallere katılıp ödüller almaya başlamış. 1969 yılında ilk albümü “Fantasia Flamenca” yı çıkarınca müzik sektöründe gitar çalma tarzı ile adından çokça konuşturmuş, bu sayede de birçok sanatçı ile konserler vermeye başlamış. Maalesef usta gitarcı 2014 yılında, 66 yaşında geçirdiği kalp krizi sebebiyle hayata veda etti.
Flamenko’nun popüler diğer birkaç önemli sanatçısından da bahsetmeden geçmek istemiyorum. Sahne adı Camaron De La İsla olan Jose Monje Cruz, modern zamanların en popüler cantörü (Flamenko şarkıcısı) olarak anılır ve Nuevo Flamenco (Yeni Flamenko) tarzının yaratıcısıdır. Bir diğer virtüöz ise Sevilla doğumlu, 2001 yılı Latin Grammy ödüllü, sihirli parmak ya da Flamenko’nun sihirbazı lakabını almış dünyaca ünlü Vicente Amigo’ dur.
Bu harika müziği bütünleyen Flamenko dansçıları ise Flamenko tarihinin etnik köklerinden kaynaklanan acılarını dans ve figürleri ile yansıtırken, ayaklarını zemine sertçe vurur, bunu tam tersi estetikteki kol ve el hareketleri ile acıyı, isyanı seyirciye aktarırlar. Erkekler siyah pantolon ve siyah ya da zaman zaman kırmızı smokin yakalı gömlekleri ile adeta bir matadoru andırırlar. Kadınlar ise kat kat eteği volanlı elbiseler, kocaman halka küpeler, ellerinde yelpaze, saçlarında iri kırmızı güller ve avuç içinde parmakların yardımı ile çalınan kastanyetleri tutarak İspanyol çingenesi figürünü canlandırdılar. Bu dansçıların giydikleri ayakkabılar da özel olup, burun ve topuklarında özellikle ses çıkarması için nalça tarzı demir çiviler bulunur.
Flamenko’yu bu kadar anlattıktan sonra sizlere tavsiyem, kendinize atıştırmalık İspanyol spesiyalitesi olan, ekmek dilimleri üzerine hazırlayacağınız muhtelif (Salam, yumurta, zeytin, deniz ürünleri) “tapas”ların yanında bir kadeh “sangriya” içerken Paco de Lucia’nın bir müzik dinletisi eşliğinde hayalinizde küçük bir İspanya turu yapmanızdır. Belki de atlayıp uçağa Sevilla’ da bulunan etnik Flamenko barlardan birinde bulursunuz kendinizi, kim bilir.
Bu güzel ve gizemli halk dansını çok güzel özetledin. Kalemine sağlık
ne mutlu bize ki? Bu güzellikleri gördük ve tadına varabildik.
Kaleminle ve gezgin ruhunla kal..
Comments are closed.