DÜNYANIN EN KÜÇÜK KRALLIĞINA YELKEN AÇMAYA NE DERSİNİZ? Prf.Dr.Sevcan Akesi

DÜNYANIN EN KÜÇÜK KRALLIĞINA

YELKEN AÇMAYA NE DERSİNİZ?

Prf.Dr.Sevcan Akesi

Dünyanın en küçük krallığı neresi biliyor muydunuz? Akdeniz’de bir ada…

Ve sadece 6 km karelik bir alanı kaplıyor.

Şunun şurasında 10.000 yıl öncesine kadar ana karaya bağlı, ormanlık sarp kayalar iken, 8000 yıl önce buzulların erimesi ile ana karadan ayrılan bu ilginç kaya kütlesi, antik çağda Hermea adıyla anılıyordu.

565m yüksekliğinde dev bir deniz yaratığı veya dev bir yelkenliyi andıran sivri granit bir kayaya sahip ada Antik Yunan’da Poseidon ‘un taşlaştırdığı Grek denizciler olarak bilinirdi.

Ada çevresinde batık gemilerin varlığı ve fosil kumsallar sualtı arkeolojisi anlamında adayı değerli kılıyor. Antik çağda adada dini törenlerin yapıldığına dair seksenden fazla arkeolojik alanın olması çok ilgi çekici. Yine 230’larda Tavolara Adası’na sürgüne gönderilen ve orada ölen Papa Pontian’ın mağarası içinde bulunan Neolotik Çağ’dan kalma 5500 yıl öncesine ait kaya resimleri oldukça önemli.

Roma dönemine gelindiği yıllarda nesli tükenmiş olan “Sardinya Pikası “ adı verilen dev farelerin yaşadığı bu adanın, 800’lü yıllarda Araplar tarafından ana karaya yapacakları saldırılar için üs olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Bu tarihlerden tam 1000 yıl sonra ise adada neler olmuştu?

1807’de Cenevizli bir göçmen olan yarı çoban, yarı korsan Giuseppe Bertoleoni Korsika’dan bu adaya gelmiş, yerleşmiş ve krallığını ilan etmişti. Bunu duyan Sardinya Savoy Hanedanından  Kral Carlo Alberto adaya gelip, “Ben kral Alberto” diye kendini tanıttığında, Bertoleoni de “Ben de bu adanın kralı Bertoleoni” demiş, bu karşılaşma sonucu  aralarında sıcak bir ilişki doğmuş, Kral da Bertoleoni’ye adanın sahibi olduğuna dair bir belge vermişti.

İşte böyle başlar bu küçük krallığın öyküsü… Buckingham Sarayı’ındaki dünya kralları listesinde yer almış olabilmesi de ilginçtir. 1836’da Kral Giuseppe tarafından kurulan bu monarşik düzen bugüne kadar gelir. Son kral da Antonino…

İdeal arketipik bir örnek olan bu ilginç sevimli adanın ismi ise Isola di Tavolara.

Sardinya adasının kuzey doğusundaki Isola di Tavolara’ya yaklaşırken ilk önce adanın heybetli granit kayalıkları ile karşılaşıyoruz, daha sonra ise bu sarp kayalığın dibinden bir dil şeklinde uzanan incecik Spalmatore di terra’nın bembeyaz kumsalı. Zaten tek yerleşim yeri burası. Yerleşim derken adada sadece adanın sahibi bermuda şortlu Kral Antonino Bertoleoni, ailesi ve çalışanları yaşıyor. Akşam üzeri güneşin en güzel ışıkları ile adanın açıklarında demirlediğimizde, sarp kayalıklar ve kayalıklar üzerinde yeşermiş ardıç ağaçlarıyla yeşil gri dikenli peygamber dikeni çiçekleri muhteşem görünüyordu. Adanın küçük iskelesinden iner inmez bizi ‘Ristorante da Tonino’ karşılıyor. İskeleye bağlanmış Tavolara isimli küçük tekne de kraliyet filosu teknelerinden biri olmalı. Bir zamanlar adanın tek restoranı olan ‘Tonino’ kralın restoranı. Ama bugün yanında yine aileye ait bir restoran daha açılmış fakat yine de en rağbet göreni Bertoleoni’ninki. Biz de orada muhteşem manzara eşliğinde çok leziz bir akşam yemeği yiyoruz. Deniz mahsüllerinden oluşan menüsü oldukça güzeldi.

Antonino’nun büyük büyük babası adaya ilk geldiğinde adada 100 kadar yaban keçisi yaşadığı ve bu keçilerin de altın dişlerinin olduğu halk arasındaki rivayetlerde söylenegeliyor. Bugün de hala keçiler yaşıyor adada, ama eskisi kadar çok değil, maalesef NATO’nun adaya bir üs kurması nedeniyle keçiler Sardinya Adası’na taşınmış.

Bu arada 6 km karelik bu küçücük adada her yıl ‘Tavolara Sinema Festivali’ düzenleniyor. Bizim de bu festivale denk gelmemiz güzel bir tesadüf oldu. Film yapımcıları ve sinema severler teknelerle akın akın adaya geldiler. O nedenle ada oldukça kalabalıktı. Filmin seyredileceği yer bir açık hava sinemasıydı. Film de adada geçiyordu. İtalyanca anlayamasak da o ambiyansın içinde olmak güzeldi.

Safirden turkuaza muhteşem bir renk armonisi içindeki denizden dev bir deniz yaratığı gibi yükselen bu kayalık ada gerçekten görülmeye değer. Bembeyaz kumlu Spiaggia Spalmatore’nin mavi yeşil berrak sularında denize girmek de bambaşka güzel. Adaya ilk demirlediğimiz akşam botla karaya çıktık fakat ertesi sabah tekneden yüzerek mavi yeşil turkuaz denizin içinden pembe beyaz kumsala çıkmak muhteşemdi.

Sardunya Adası’na gidince kaçırılmayacak bir destinasyon…

Prf.Dr.Sevcan Akesi

1964 yılında İstanbul’da doğan Sevcan Akesi, ortaöğrenimini Erenköy Kız Lisesi’nde tamamladıktan sonra, 1986 yılında Marmara Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi’nden mezun oldu. 1995 yılında doçentlik, 2000 yılında ise profesörlük unvanını aldı. Aynı üniversitede bölüm başkanlığı ve müdürlük görevlerini yürüttü. Akesi, açtığı iki kişisel serginin dışında, biri yurt dışında (Brüksel) olmak üzere 21 resim ve heykel sergisine katıldı. Türkiye Gezginler Kulübü’nün organize ettiği fotoğraf sergilerinden altısında fotoğrafları sergilendi. 2005 yılında Dr. Nilüfer Ülgen’in yazdığı “Makul Bir Cinnettir Aşk” adlı kitabı resimledi. Değişik dergi ve kitaplarda gezi yazıları yayımlanan Akesi’nin “Sen Hiç Mavi Ateşböceği Gördün mü?” ve “Rotamızdaki Kadınlar” isimli iki gezi kitabı vardır ve 100’ün üzerinde ülke gezmiştir.