AĞVA’DA BİR HAFTA SONU
Sevgili Dostlar bu hafta sonu bir kez daha güzelim şehrime İstanbul’uma aşık olduğumu, dünyanın bir çok şehrini gezmemize görmemize rağmen, güzel yurdumun güzel şehri İstanbul’un gerçekten doyumsuz bir coğrafyaya sahip olduğuna şahit olduk. Binlerce kilometreler kat edip gezgin ruhumuzun dürtülerine uyarak nerelere gitmedik ki. Ama gerçekten bir kez daha inandım ki cennet, evimizin birkaç kilometre yani yaklaşık 80 kilometre ötesinde. Bahar güneşinin evimizin penceresinden bize günaydın demesi ile sabahın erken saatlerinde günün programını kafamızda şekillendirmeye başladık. Köy tipi kahvaltı ile güne başlayıp keyfimize keyif katacak bir başlangıç yapalım dedik. Onlarca alternatifin içinden Şile yolu üzerindeki köy kahvaltısı veren evlere yönelip doğru yeşillikler içinde İneklerin, Koyunların, Atların bir arada otladığı köy evlerine geldik. Peyniri, Zeytini, Kaymak ve Balı ile reçeli, tereyağı, kaşar’ının yanında sabah sabah tavukların yumurtladıkları yumurtaları sahanda kırıp mis gibi kokan tereyağının cızırtıları içinde tavşankanı demli çayımızı yudumladık. İnsanlar ne kadar özlemiş meğer bu ortamı.
Çocuklar bile kahvaltılarını, havadaki oksijenin sarhoşluğu içinde sessiz ediyorlardı. Bahar güneşinin sabah serinliğinde vücudumuzu ısıtması keyfimize keyif katıyordu. Salaş tahta masalar üzerinde serpiştirilen kahvaltılıklarımıza öbek öbek saman ve ot yığınları dekoru adeta manzaramızın tamamlayıcısı oluyordu. 15-16 yaşlarındaki temiz yüzlü köylü kızları Servisi eksiksiz ve tam yapmanın telaşı ile usta garsonlara taş çıkarırcasına bir içeri bir dışarı koşturup duruyorlardı. Mekan sahibinin arada bir yanımıza gelip memnun musunuz bir eksiğiniz var mı sorusu ise iyi ev sahipliğinin bir ifadesi oluyordu adeta. Günü kazanmak amacı ile öğlen olmadan yollanmaya karar verdik. Hazır Şile yolu üzerindeyken şunun şurasında 60 km mesafedeki Ağva köyünü ziyarete gidelim dedik. Daha önce çok ünlü bir dizi film burada çekilince buranın ilgisi bir kat daha arttı. Arkadaşlarımızdan bazıları ise birkaç kez Ağva’yı gezmeye gelmişlerdi. Birazda, onların önerisi idi ve hoşlanacağımızdan emindiler. Şile Ağva arası biraz fazla virajlı olmasından dolayı 60 km lik yolu bir buçuk saatte aldık. Yeni bir yeri keşfetmenin heyecanı sarmıştı her yanımı. Göksu deresinin Ağva’nın içinden geçip Karadeniz ile kucaklaştığı bölgede, onlarca dağ ve köy evi tarzındaki butik Oteller, sazlıkların arasından biz göz kırpıyordu.
Derenin iki yakası arasında sallar karşılıklı gerilen iplerle Kurballı köyü ile Yakuplu köyü arasında bir o tarafa bir bu tarafa misafirleri taşımak amaçlı ring seferi yapıyorlardı. Yolda yapılan kahvaltı sonrası keyif kahvemizi bu salları gözlemleyip Göksu deresi üzerinde deniz bisikleti ya da tekne turu yapan insanları izleyerek yudumladık. Kendimi bildim bileli denizi olan ya da içinden nehir geçen şehirleri sevmişimdir. Bu şehirleri görme fırsatı yakaladığım zamanlarda ise varsa, mutlaka tekne turu yapmışımdır. Venedik, Amsterdam, Paris, St.Petersburg,Bangkok gibi uzak diyarlarda tekne turu yapan bir kişi olarak Hazır bu manzarada böyle bir fırsat yakalamışken hemen değerlendirelim deyip 45-50 dakika süren
Göksu deresi motor turunu yapmak üzere bir tekne kiraladık. Arkadaşlarında benzetmesi ile adeta Bangkoktaki Chopraya nehrinde gezinir gibiydik. Nehir boyunca sağlı sollu serpişmiş Otelleri izleyerek yol alırken doğa harikası görüntüler, oteller gibi çok şirindi. Gezimizin yurt dışında olmadığının hayalinden, yanımızdan geçerken kültürümüzü yansıtan, diğer teknelerden yükselen müzik sesleri eşliğinde dans edip oynayan insanları görünce uyandık.
Köyün nefis manzarası derenin akışı, sazlıklar, butik oteller, sessizliğin sesi adeta hepimizi sarhoş etmişti. Bu kez de Ağvanın merkezini görelim deyip yaklaşık bir buçuk kilometrelik yolu köyden merkeze yürüyerek kat edip, etrafımıza bakına bakına ama güneşinde tepemizdeki sıcaklığını hissederek geldik. Nehir kenarına serpişmiş birkaç balık lokantasına bakıp sonunda Otel hizmeti de veren Motel Tahir’in Restaurantın da karar kıldık. Nehir’e sıfır masaları, adeta bir kanyonu andıran kayalıkları, harika manzarası ile en önemlisi bizi bu mekana davet edip beklediğimiz servisi vereceğini taahüt eden şefi burada balık rakı keyfi yapmamıza neden oldu. Başlangıçtaki 3-5 klasik meze ile rakının en iyi dostu peynir ve kavunun yanında birkaç ara sıcak mezenin ardından balıklarımızın siparişini verdik. Kimimiz Çipura kimimiz Levrek kimimiz ise Hamsi ya da İstavriti seçti. Manzara muhteşem, ortam harika, hava ise sevgili eşimin tabiri ile Limonata kıvamındaydı. Yani ne buzlu rakı kadar soğuk ne demli çay gibi sıcaktı. İçini ferahlatan keyif veren kıvamdaydı.
Sevgili dostlar sanırım burası kışın ayrı yazın ayrı güzeldir. Ancak bahar mevsimlerinde burayı ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Bir Tutkudur Seyahat…
Sevgili gezgin arkadaşım eline kalemine sağlık, Ağva’yı eşinin deyiminle Limonata tadında anlattın.
Okuması çok zevkli. Ağva’ya 40 yıl evvel gitmiştik. Denizi ve havasını çok güzeldir. Çocuklar ufaktı
denizden çıkmazlardı. 2 yıl evvel dere kenarında bir otelde 1 gece konakladık. Hava soğuktu ama Şöminenin önünde içilen Şarap nefisti. İlk Fırsatta yine gideceğiz. Kaleminle ve gezgin ruhunla kal….
Sevgili gezgin arkadaşım, bu aralar farkındalığımızın arttığı zamanları yaşıyoruz. Yazdığın gibi, güzellikleri görebilmek için huzurlu ve keyifli anları yaşayabilmek için uzaklara gitmek yerine yakınımızdaki cennetleri keşfetmenin tam zamanı. Gezilerin sihri hepimize bulaşsın🙏, gidip görüp, zevk aldığımız yerleri yazılarda paylaşmak da çok güzel. Ağvaya çok eskiden bir kez ziyaret etmiştik. Galiba şu aralar tam zamanı 🌺
Comments are closed.