Hanoi
Amerikan Savaşı’nın Gururlu Savaşçıları
Can Topakoğlu
“Macera tehlikeli sanıyorsan, rutini dene; öldürücüdür” demiştir tüm dünyaca tanınan ve sevilen Brezilyalı yazar Paulo Coelho.
Ben de 40’lı yıllarımın ikinci yarısında içimde sönmeyen macera ateşi ile Vietnam’ı ziyaret etmeye karar verdim. İnternet üzerinden ne kadar araştırma yapmış olursam olayım hiçbir belgesel Hanoi’de yaşanan Amerikan savaşının gerçek yüzünü, bu savaşın arkada bıraktığı yaralı, fakir ama gururlu halkı anlatamamış.
Hollywood filmlerinin Rambo gibi hayali kahramanları ile Amerikalılar bu savaşı tek kişilik zaferlere indirgemiş ve kazandıklarını sanmışlardır. Ancak gerçek şu ki Vietnam’da yaşanan anlamsız savaş sonrasında Amerika’nın gururu öylesine kırılmıştır ki yıllar süren protestolara, oradan dönenlerin yıllarca yaşayacağı sendromlara maruz kalmışlardır. Bu savaş sonrası krize girmişler yöneticilerini defalarca değiştirmişler ve bu yenilgi sendromundan Amerikan ruhunu yeniden inşa eden Ronald Reagan ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasının yarattığı zafer hissiyatı ile çıkabilmişlerdir.
Hanoi, Vietnam’ın başkenti ve aynı zamanda ikinci en büyük şehridir. Kuzeylidir, inanılmaz gururlu ve milliyetçidir. Çin-Vietnam motiflerini Fransız zarafetiyle aynı potada eritebilmiş, Doğu ve Batının en güzel yanlarını almış büyüleyici bir karışımdır. Bütün bunların yanı sıra dünyada görülebilecek en kaotik trafiğe sahiptir. Dakikalarca izleseniz bile trafiğin hangi kurala göre aktığını anlayamazsınız. Bisiklet ve motosikletlerin seyirleri ise sadece komedi filmlerinde görülebilecek bir manzaradır. Burada karşıdan karşıya geçmek bir Avrupalı için imkânsız gibi görünse de Türkiye gibi yaya trafiği kurallarının çok uygulanmadığı ülkelerin vatandaşları gözü kapalı bile karşıdan karşıya geçebiliyor.
Hanoi yani Vietnam’ın başkentinin hikayesini anlamak için önce Vietnam’ın tarihini bilmek gereklidir. Çinhindi olarak adlandırılan bölge, günümüzde Tayland, Malezya Yarımadası, Laos, Kamboçya ve Vietnam’ı içerisine alan bölgedir. İngiliz ve Fransız sömürgesi olan Çinhindi Bölgesi içinde Vietnam toprakları Fransızların kontrolü altınadır. Uzakdoğu’nun 19. yüzyılda en önemli liman kenti olan Saygon neredeyse Paris’in ikizi gibidir.
- Dünya Savaşı sırasında Almanya Fransa’yı işgal edince Vietnam bağımsızlığını ilan etmiş ancak hemen arkasından Japonya burayı işgal etmiştir. Japonya, bu savaşta yenilen taraf olacağını idrak edip bölgede milliyetçi ayaklanmalarının çıkması için zemin hazırlamıştır. Bu ayaklanmalar sonucunda burada Kamboçya, Laos ve Vietnam devletleri kurulmuştur. II. Dünya Savaşı bittiğinde Fransa tekrar bölgeye girmiş ancak bu sefer Vietnam’ın kurucu lideri General Ho Chi Minh önderliğindeki direniş güçleri ile çarpışmak zorunda kalmıştır. Zaten Cezayir, Tunus gibi Kuzey Afrika Bölgeleri’ndeki sömürgeleri ile sıkıntılar yaşayan Fransa, bölgeden çekilmiştir.
Fransa’nın Vietnam’dan çekilmesinin ardından bölgeye yayılan komünizm Vietnam’da kargaşalara sebep olmuş. Vietnam’da komünistler ile milliyetçiler arasındaki çekişmenin sonucunda Birleşmiş Milletler, Vietnam’ın Kuzey ve Güney Vietnam olarak iki ayrı bölgeye bölünmesini kararlaştırmıştır. Sonrasında 1954’te Cenevre Antlaşması ile Laos, Kamboçya, Güney ve Kuzey Vietnam adı altında bağımsız devletler kurulmuştur. Kuzey Vietnam, komünist bloğa yakın iken, Güney Vietnam ise Batı bloğu tarafından desteklenmekteydi.
Cenevre Anlaşmasına göre 1956 yılında yapılacak referandum ile Kuzey ve Güney Vietnam birleştirilecekti. Ancak tüm Vietnam’ın komünist rejim etkisi altına gireceğini anlayan ABD yönetimi bu duruma izin vermemek için Güney Vietnam’ı desteklemeye başladı. Başlangıçta sadece danışmanlık desteği verilirken bir süre sonra silah ve lojistik desteği de başladı. 1965 yılında Kuzey Vietnam devriye botlarının Tonkin Körfezi’nde seyretmekte olan Amerikan savaş gemisi Maddox’a ateş açmış olmaları gerekçe gösterilerek ABD savaşa dahil olmuştur. (Bir devriye botunun devasa bir savaş gemisine nasıl ateş açtığı konusu hala tam aydınlatılamamıştır. Birçok kaynak bu olayı teyit etmemektedir).
ABD’den 19 bin kilometre uzakta olan bu savaş, çok sert geçtiği kadar iki tarafın da birbirine acımadığı, tüm savaş doktrinlerinin değiştiği bir savaş olarak akıllara kazınmıştır. Vietkonglar akla gelebilecek her türlü işkenceyi ele geçirdikleri Amerikan askerlerine yapmaktan geri kalmamış, keza Amerikan askerleri de yakaladıkları Vietkonglar’ı diri diri helikopterle alçaktan (ölümleri geç ve can çekişerek olsun diye) atmışlardır. Aynı şekilde Güney Kore askerleri de tecavüz ve katliam gibi savaş suçları işlemiş ve Lai Dai Han adı verilen melez çocukları arkalarında bırakmışlardır. Toplu halde yapılan işkenceler, insanları canlı canlı yakmalar, biyolojik saldırılar, napalm bombaları, köy baskınları, toplu cinayetler ve yağmalar sıradan hale gelmiştir.
1975 yılında Kuzey Vietnam’ın, Güney Bölgesi’nin Başkenti Saygon’a girmesi ile savaş sona ermiştir. Bu uzun savaş yıllarında milyonlarca insan ölmüş fakat Vietnam Kuzey ve Güney olarak bölünmemiştir. Vietnam’da Amerikan Savaşı olarak bilinen bu savaşı (Hollywood filmlerinde bize gösterilenlerin aksine) ABD kaybetmiş ama dünyanın her noktasında komünizm ile sonuna kadar mücadele edeceğini de diğer ülkelere göstermiştir. Vietnam’da uzun yıllar süren bu acı savaş, ABD’de savaş karşıtı kitlenin büyümesini sağlamış ve bu anlamda bilinçli bir genç kuşağın (68 KUŞAĞI) doğmasına neden olmuştur.
Vietnam Savaşı’nın simgesi haline gelen fotoğraf karesinde yer alan küçük kız Kim Phuc yıllar sonra Dresden Barış Ödülünü alırken hiç beklenmedik bir olay yaşandı. Phuc konuşmasında “O bombaları atan pilotla karşılaşsam, ona geçmişi değiştiremeyiz. Ama bugün, yarın ve hatta sonsuza dek barışa hizmet etmek için elimizden geleni yapabiliriz” dedikten sonra kendine bir kâğıt ulaştırıldı. Kim Phuc’ın eline sıkıştırılan kâğıtta “Sevgili Kim, o adam benim!” yazıyordu. Daha sonra işaret edilen adama baktı. Adam orada öylece durmuş, eli ayağı titreyerek Kim Phuc’a bakıyordu. Baktığı adam 8 Haziran 1972 günü, Vietnam’daki o küçük kızın dünyasına Napalm Bombası atan uçağın pilotu John Plummer’dı!
Plummer öylesine psikolojisi bozulmuş bir şekilde yaşıyordu ki, savaştan sonra yıllarca kendine gelememiş, ne yapacağını bilememiş, din adamı olmuş, küçük kızın resmini gazeteden kesip cüzdanında taşımıştı. Kim Phuc ise pilota “Benim yaralarım yıllar önce iyileşti ama gördüğüm kadarıyla sizin vicdanınızdaki yaralar hala iyileşememiş. Şimdi soruyorum hangimiz daha şanslı?” demiştir.
Plummer ve Phuc hala görüşmektedir.
Bu bilgiler çerçevesinde baktığınızda daha önce Kuzey Vietnam’ın şimdi ise Vietnam’ın başkenti olan Hanoi’de yaşayan halkının niye böylesine gururlu olduğunu anlayabiliriz. Gerçekten de güney bölgelere gittiğinizde özellikle eski adı Saygon, yeni adı Ho Chi Minh olan şehirdeki insanların, özellikle de belli bir yaşın üzerindeki insanların, büyük bir mahcubiyet ile yaşadıklarını gözlemleyebiliriz.
Buradaki Amerikan Savaş Müzesi ile kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir yerdir ancak insanlık adına çok büyük üzüntü yaşayacağınızı da şimdiden söylemem gerek.
Old Quarter diğer adıyla Hoan Kiem Gölü Hanoi`nin yaşam merkezidir. Bütün kafeler, lokantalar ve özellikle çay bahçeleri bu gölün etrafında yer almaktadır. Sabahları burada toplu olarak spor yapan Vietnam’lıları da görebiliriz. Hoan Kiem Gölü’nün etrafı her Cuma, Cumartesi, Pazar günleri trafiğe kapatılmaktadır ve bu günlerde her köşe başında ayrı bir etkinlik düzenlenmektedir.
Vietnam Bölgesindeki nehirlerin su debileri büyük farklılık göstermektedir Büyük taşkınlara alışkın olan Vietnam’lılar için su döngüsü yaşamsal değer taşımaktadır. Bu durum tiyatrolarına bile yansımıştır ve su içinde kukla gösterileri yapılmaktadır. Eğer tiyatro seviyorsanız Hoan Kiem Gölü’nün hemen yanında ki Water Puppet Theatre’da bir gösteri izleyebilirsiniz.
Vietnam Mutfağı
Dünyanın muhtemelen en sağlıklı mutfağı buradadır. Vietnam’da yemek evde değil, sokaklardadır, bu nedenle (tıpkı Tayland gibi) evlerde mutfak yoktur. Sokak yemekleri çok yaygın olduğu gibi binlerce kişinin de geçim kaynağıdır. Satıcılar yemek yaptığı tezgahlar için belediye de ciddi kira ödemeleri yapmaktadır.
Vietnam mutfağı çok zengin ilginç yemeklerle doludur. Bunların içinde Vietnam’ın en ünlü ve hemen hemen her öğünde yenen yemeklerin başında “Pho” yani “Noddle Çorbası” gelir. Pho Ga (tavuklu) Pho Bo (etli) olarak servis edilir. Gözünüzün önünde yemeğin hazırlanması iki dakikadan az vakit alsa da yemeğe lezzetini veren kemik suyunun hazırlanmasının saatler sürdüğünü belirtmem gerek.
Vietnam’da diğer ünlü bir atıştırmalık Banh My (Vietnam usulü sandviç) olmaktadır. Fransız francala ekmeği içine hazırlanan bu sandviç de son derece yaygın bir şekilde satılmaktadır. Elbette her satıcının kendine göre küçük dokunuşları ile lezzetin farklılaştığını da eklemem gerek!
Vietnam mutfağının diğer ünlü olduğu konu ise kahvesidir. Tarifi imkânsız bir lezzeti olan bu kahve çekirdekleri ile yapılan soğuk veya sıcak kahveler Vietnam’ın bütün küçük kafelerinde satılıyor. Ücretsiz ve hızlı kablosuz internet erişimi de elde edebileceğiniz bu küçük kafeler klimalı olduğu için de aşırı sıcak ve nemli Vietnam’da size bir ferahlama imkânı da sağlıyor.
Hanoi’nin Yanı Başındaki Cennet: Ha Long Körfezi
“Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir” denilir. Hanoi’nin hemen yanı başında zümrüt yeşili suların içinden binlerce tepecik oluşumlu yemyeşil adalar bulunmaktadır.
Ha Long aslında “Alçalan Ejder” anlamına gelmektedir. Hikâyeye göre çok eski zamanlarda Vietnam Halkı kuzeyden denizyolu ile gelen düşmanlar ile savaşmak zorunda kalmışlar. İmparator Jade destek için gökten anne ve çocuk ejderler çağırmıştır. (Ejder figürü tüm Uzakdoğu’da koruyucu, iyilik timsali olan figürdür.) Ejderler yer yüzüne inerek düşmanlara ağızlarından fırlattıkları zümrütler ile geçilmesi imkânsız bir savunma hattı yaratmışlardır. Bu zümrütlere çarpan gemiler anında batmış ve kuzeyli düşmanlar yenilmiş, ülke yeniden barış içinde yaşamaya başlamıştır. Binlerce zümrüt ise bugün denize rengini vermiş ve adalara dönüşmüştür.
Ha Long Körfezinin en önemli aktivesi zümrüt yeşili bu sularda yapılan günlük gemi turlarıdır.
Türkiye’de defalarca mavi yolculuk yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki biz güzelim denizlerimizi ve teknelerimizi iyi pazarlayamıyormuşuz. Vietnamlı ev sahiplerimiz seyahatimizin her bir dakikasını planlamışlar ve organize etmişler, elbette söz konusu teknelerin bizim mavi yolculuklarda kullandığımız guletlerden daha büyük ve çift katlı olmasının da bu planlama ile ilgili önemli avantajları bulunmaktadır.
Bu seyir teknelerine bindiğinizde, odanıza eşyalarınızı yerleştirir yerleştirmez size bir hoş geldiniz kokteyli ikram ediliyor. Tabii tropik meyvelerin yerel üretim olması ve aşırı sıcak nedeniyle bu içtiğiniz çok soğuk olarak servis edilen, lezzetli ve görsel açıdan çok şık kokteyller ile tekneye bir anda ısınıyorsunuz. Yola çıkarken bazı güvenlik önlemleri ile ilgili bilgilerin ardından Ha Long Körfezi ile ilgili bilgiler aktarılıyor. Muhteşem manzara seyrinden sonra denize girme molası, çay seremonisi, ufak bir atıştırmalık ve daha sonra Vietnam yemekleri ile etkinlik sonrası eğlenceli bir akşam yemeği sizi bekliyor. Müzikli bu yemekten sonra isteyenler loş ışıkta manzaranın keyfini çıkartırken balıkçılık ile ilgilenen misafirlere olta ile balık yakalama fırsatı veriliyor.
Günün ilk ışıkları ile terasta dileyen misafirler manzaranın tadını çıkartırken isteyen misafirler ise bir eğitmen eşliğinde tai chi yaparak kahvaltıya hazırlanıyorlar.
Çok keyifli bir kahvaltıdan sonra kıyıya yanaşıyorsunuz ve bu cennetteki kaçamağı sonsuza kadar hafızalarınıza mıhlıyorsunuz. Bu ziyaretin maliyeti (Hanoi – Ha Long – Hanoi transferi dahil) kişi başı 110 dolar civarında. Kısaca “Para harcayarak sizi zengin yapan bir deneyim…” yaşamış oluyorsunuz.
Can Topakoğlu
ctopakoglu@gmail.com
1971 İstanbul doğumlu. İlk, orta ve lise öğretimini İstanbul’da aldı. Daha sonra sırasıyla Yıldız Teknik Üniversitesi – Makine Mühendisliği Bölümünü, Marmara Üniversitesi – Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümünü bitirdi ve son olarak 2000 yılında Koç Üniversitesi’nde Executive MBA lisansüstü eğitimini tamamladı. Mezuniyetinden beri Koç Grubu’nda çeşitli şirketlerde ısıtma ve soğutma sistemleri konusunda yönetici olarak görev aldı. Halen ısıtma ve soğutma konusunda birçok derneğin (STÖ) yönetiminde görev almaktadır. 90’den fazla ülke gezdi. Türkiye Gezginler Derneği’nin Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Bloomberg HT’de yayımlanan Abbas Yolcu isimli radyo programının ve Dünya İçin Bir Şey Yap isimli TV programının sunuculuğu yaptı. İlk kitabı “Gezgin Ruh Hikayeleri” 2020 yılında yayımlandı. Denizcilik ve fotoğrafçılık, seyahatin yanı sıra diğer hobileridir.
Can kardeşim kalemine, yüreğine sağlık. Güzel yazınla bloğumuzu şenlendirdin.Tekrar teşekkürler.Sevgiler
Can Bey , Elinize Kaleminize sağlık.
Güzel ve keyifli anlatımınız ile, bize Vietnam’ı yaşattınız. En çok görmek istediğim destinasyonların başında geliyor. Umarım en yakın zaman da Vietnam seyahatimi gerçekleştirebilirim.
Yazınızda bir cümle çok hoşuma gitti:
”Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir”
Gerçekten çok doğru katılıyorum . Seyahat ettikçe Ruhunuz Zenginleşiyor.
Kaleminizle geze kalın……..Paylaşımınız için Çok Teşekkürler……
Can Bey merhaba. Açıkça söylemeliyim ki Vietnam hakkında Goodmorning Vietnam filminin cingle’ından ve savaş filmlerinin vahşet görüntülerinden başka hiç bir fikrim yoktu. Ne güzel bilgilendirici bir yazı yazmışsınız. Elinize emeğinize kaleminize sağlık. Ben de gidebildiğim yerlerin önce tarihiyle ilgilenenlerdenim, sonra sokaklarda kaybolanlarından :)). Geze kalın, kaleminizi bizlerle psylaşın🙏sevgiler
Bilgi dolu yazınızı okumaktan büyük keyif aldım. Yazılarınızın devamını bekleriz. Seyahat etmenin para harcarken bizi zenginleştirdiği ne kadar doğru bir tespit. Hele bu seyahatler keyifli dostluklarla süre geldiğinde. Kaleminize sağlık. Geze kalın.
Selamlar Can bey çok güzel bir yazı bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler emeğinize kaleminize sağlık sevgiyle ve daima gezmekle kalın