Ana Sayfa Avrupa Masal Kent PRAG

Masal Kent PRAG

1687
3
Paylaş

Masal Kent

PRAG

“En çok seni seviyorum diyorum, ama gerçek sevgi bu değil. Sen bir bıçaksın, ben de o bıçakla durmadan içimi deşiyorum desem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki…” Bu sözler ünlü yazar Kafka’nın, sevgilisi Milena Jesenk’a yazılmış mektuplarından bir alıntı.

Kafka aşkı dilediği gibi yaşayamayanlardan, ama Prag’a gidip de aşık olmadan dönmek imkansız çünkü Prag’ın her yanı aşkla örülmüş.

Orta Avrupa’nın buram buram tarih kokan bu şehri, yaşlanmış ancak güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir kadın gibi dimdik ayakta duruyor. Nefes kesici ama soğuk bir sarışın adeta. Büyüleyici, ancak mesafeli ve donuk. Tam bir aristokrat. Ve kesinlikle ulaşılmaz. Üstelik bunun farkında… Yalnızca bakmakla yetineceğiniz, dokunmaya cesaret edemeyeceğiniz bir kadın o.

Prag sürprizlerle dolu bir şehir. Şehre adımınızı attığınız andan itibaren kendinizi kah Paris’te kah Budapeşte’de hissetmeniz kaçınılmaz. En güzel yanı, eskiye sadık kalınmış olması, tarihi dokunun özenle korunması. Kent neredeyse baştan sona tarihi binalardan oluşuyor.

Kente, “Avrupa’nın kalbi”, “Altın Prag” gibi yakıştırmalar yapılmış tarih boyunca. Komünist rejimin etkilerini silmek için müthiş bir gayret içinde olan Prag, bu unvanı kısa zaman içinde yeniden kazanacakmış gibi görünüyor. Ülkenin toplam nüfusu 10.5 Prag’ın nüfusu ise 1.3 milyon, anlayacağınız yolda yürürken kimselere çarpma riskiniz yok.

Çek Cumhuriyeti’nde din ilginç bir gelişme izlemiş. Her ne kadar Prag’da adım başı bir kiliseye rastlasanız da, yapılan araştırmalar, 40 yıl Komünist Rejimle yaşayan halkın %50’sinin  Ateist olduğunu gösteriyor. Geri kalanlar arasında en önemli iki grup ise Katolikler ve Yahudiler.

Vlatava Nehri, kahverengi sularıyla Prag’ı ortadan ikiye ayırıyor. Nehrin her iki yakasını birleştiren pek çok köprü olsa da, en görkemlisi Karlov Most yani Charles Köprüsü. Giriş ve çıkışındaki kuleler başlı başına birer sanat eseri. Köprünün üzerinde, sağlı sollu, on metrede bir, bir Aziz’in heykeli dikilmiş. Ayrıca kuklacılar, vitray sanatçıları, ressamlar, hediyelik eşya satanlar burayı kendilerine mesken edinmişler. Köprü yalnızca yayalara açık, motorlu araçlar geçemiyor. Köprünün bittiği yoldan ilerleyerek Prag Kalesi’ne ulaşabilirsiniz.

Dokuzuncu yüzyılda inşa edilen kalenin içindeki Kraliyet Sarayı, (dönemin Cumhurbaşkanı burada ikamet ediyor) Loreto, Cephanelik, Simyacılar Sokağı, St. George Bazilikası ve St. Vitu’s Katedrali görülmesi gereken yerler arasında. St Vitus Katedrali 1244’te IV. Karluv’un emriyle yapılmaya başlanmış. 20. Yüzyıl Çek mimarları tarafından da tamamlanmış. Katedraldeki vitraylar ve antik dönemden kalma dini objeler ilginç

Buradan bir taksiyle, ya da yaya, eski şehir denilen meydana –Old Town Square- geçebilirsiniz. Şehrin kalbi 12. Yüzyılda kurulmuş olan “eski şehir”de atıyor. Elinizde sıcak karanfilli şarabınızla, meydandaki Hus anıtının basamaklarına oturup, Tyn Kilisesinin muhteşem görüntüsü eşliğinde, ünlü “Astronomik Saat”in saat başı çalışını izlemek büyük keyif… Eski Belediye Binasındaki bu 500 yıllık tarihi saat ünlü saat imalatçısı, kör sanatçı Hanus tarafından yapılmış. Saat çaldığında binanın en tepesindeki kapı açılıyor ve Apostles dışarı çıkıyor. Tam bir mühendislik harikası… Öyle ki, aynı zamanda hem saati, hem ayın ve güneşin durumunu, hem de hayvan simgeleriyle gökyüzünün durumunu gösteriyor.

Çek halkı Mozart’a hayran. Mozart da bu ilgiyi karşılıksız bırakmayıp “Don Giovanni” operasını Çek halkı ve Prag için bestelemiş. Ünlü yazarları Franz Kafka’nın evi bir müze halinde şimdi. Siroka no:12’deki, Kafka Cafe’de dinlenip bir şeyler içebilirsiniz. Cafe, dekorasyonuyla o günleri yaşatıyor uğrayanlara…

Old Town Meydanı’na paralel caddede yer alan, Jozefov Bölgesi’ndeki eski Yahudi Mahallesi, zamanında Avrupa’nın en büyük Yahudi mahallesiymiş. Burada 50.000’e yakın Yahudi yaşamış. 15. Yüzyılda yapılmış ve şu anda müze halinde olan sinagogları, 300 yıllık mezarlığı, günümüzde hizmet veren yeni sinagogları ve Kaşer lokantalarıyla tam bir Getto burası. Prag’ın diğer yerleşim yerleri gibi gettonun da büyük bir bölümü yıkılmış.

Şu an küçücük mahallede altı yedi Sinagog mevcut, içlerinde en eskisi 1270’te gettonun merkezini oluşturan Yüksek Sinagog ile Eski/Yeni (Staronova) Sinagog’dur. 13. Yüzyılın ortalarında inşa edilen bu Sinagog Avrupa’nın en eski sinagogu olma özelliğini taşıyor. Kapıları Prag’daki en eski kapılar. Dediklerine göre, binanın yapıldığı taşlardan biriyle gelen bir melek o binayı sonsuza dek koruyacak. Gotik sanatın ilk örneklerinden olan sinagog, 19. Yüzyılda onarım görmüş ve dini hizmetlerde kullanılmış. Sinagog halen kullanımda.

Dilerseniz turistik gezimizi Prag’ın biraz dışında sürdürelim. Yaklaşık 50 dakikalık mesafede bulunan Terezin , Çek Cumhuriyeti’ndeki en büyük Nazi kampı. 1780 yılında Küçük Kale olarak inşa edilmiş ve II. Dünya Savaşında Almanların Çekoslovakya’ya girişiyle birlikte bir toplama kampına dönüştürülmüş. Getto’da yaşayan Yahudiler burada “çalışma kampı” adı altında tutulmuş.

Prag’ı anlatırken, Karlovy Vary’den (Karlsbad) söz etmemek olmaz. Prag’dan yaklaşık 2 saatlik mesafedeki Karlovy Vary, 1358 yılında IV. Charles tarafından keşfedilen, dünyaca ünlü bir termal bölge. Pastel renkli evleri, balkonlarından taşan çiçekleri, cadde boyunca dizili cafe, restoran ve dükkanlarıyla tam bir turistik belde… Yeşillikler içindeki bu kaplıcalar diyarına Atatürk de gelip uzun süre kalmış.

Prag’ın, diğer Avrupa şehirlerinden farklı bir özelliği var: sokaklarda canlı, tatlı su balığı satışı yapılıyor. Bir metre çapındaki havuzların içinde yüzen balıklardan beğendiğinizi satıcıya gösterip satın alıyorsunuz. Söz balıktan açılmışken Çek mutfağına da biraz değinelim. Geleneksel yemekleri, haşlanmış sazan, fırında lahanalı limonlu alabalık, ördek ve kaz rostosu ve Çek Gulaş’ıdır. Kaşer mutfağı arayanlar için Prag bir cennet. Yaklaşık 2.000 Yahudi’nin yaşadığı Prag’da bilindik 5 Kaşer restoran var: Golan (Na Prikope no:10) Şalom (Maislova no:18) Yerushalaim (Brehova no:5) King Salomon (Siroka no:8) ve Casablanca (Na Hrazi no:5).

Henüz Prag’ı ziyaret etmediyseniz, şimdi tam zamanı…

Bir Tutkudur Seyahat…

Paylaş
Önceki İçerikAvrupa birliğinin başkenti…Brüksel
Sonraki İçerikSİZE MEKTUP YAZDIM
1957’de İstanbul’da doğdu. İlkokul yıllarında önce çevreyi tanıyarak gezgin olma yolunda adımlar atarken, ortaokul yıllarında ilk ciddi yurt dışı gezisini gerçekleştirmesiyle seyahat onda bir tutkuya dönüştü. Askerlik sonrası profesyonel hayatına başladığı tekstil sektörü ile beraber yurtdışı gezileri de artmaya başladı. Çıktığı bu gezileri ölümsüzleştirmek adına eline aldığı makinesiyle amatörce çektiği fotoğraflarla birçok sergiye katıldı ve ödüller kazandı. 2000’li yılların başında arkadaşlarının ve yakın çevresinin de teşviki ile Turizm Sektöründe uzun yıllar acentecilik yaptı. Bu yıllarda Türkiye Gezginler Kulübü ile tanıştı ve Genel Sekreterlik görevinde bulundu. Emekli olduktan sonra farklı kurumlarda İdari Yönetici olarak görev aldı. 30 yılı aşkın zamandır “Sinagog İlahileri Korosu Şefliği” yapmakta ve korosuyla birçok kez yurtiçi ve yurtdışı konserlerine ayrıca bazı televizyon ve radyo programlarına katılmaktadır. 2005’ den bu yana gazete ve dergilerde “Gezi ve Yemek Kültürü Yazıları” yayımlanmaya devam etmektedir. 2023 yılı itibarı ile 35 ülke 115 şehir gezip görmüş, fotoğraflamıştır. Evli ve iki kız babası aynı zamanda bir erkek torun sahibidir. Seyahatlerini eşiyle birlikte yapmaktan keyif almakta.

3 YORUM

  1. Sevgili cako o kadar güzel anlattınki içimden bir daha gitmek geldi. Gerçekten çok güzel bir şehir gitmeden bana hazırladığın donelerde çok yardımcı olmuş şehri doya doya gezmiştim.Görmeyen dostlara bende tavsiye ederim muhakkak gidip görün hayatta görülmesi gereken ender güzel yerlerden bir tanesi. Teşekkür eder güzel yazılarının devamını dilerim…

  2. Tekrar tekrar bravo👏👏👏 Prag’a bir kış günü gittim ama tekrar bir bahar ziyareti yapmak istediğim etkileyici bir şehir orda eski sokaklarda dolaşmak insana farklı duygular yasatıyor sende bunları çok güzel anlatın kalemine sağlık

  3. Eline sağlık arkadaşım çok güzel anlatmışsın. PRAG’ a gittiğimde eksi 3 dereceydi hava .
    Havaya inat 4 gün boyunca hiç vasıtaya binmeden bütün sokaklarında geze, geze kaybolduk. Tekrar, tekrar saat meydanına gittik . 5. gün : 50 dakika mesafede TEREZİN Kampına gittik Çok üzüldük, çok duygulandık. PRAG çok Keyifli bir şehir, herkese şiddetle tavsiye ediyorum. Anlatılmaz yaşanır….

Comments are closed.